Trabzon ve Trabzonspor

Trabzon şehri, İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlere göre ekonomik olarak daha az gelişmiştir. Yapılan çalışmalar, projeler belirli sınırlar çerçevesindedir. Ancak Trabzon şehri, tarihiyle kültürel açıdan diğer şehirlere kıyasla oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir. En önemlisi de Trabzonspor'dur şehir insanı için. Halk Trabzonspor ile yatar Trabzonspor'la kalkar. Günün her saati Trabzonspor konuşulur. Herkesin Trabzonspor hakkında bir yorumu, düşüncesi, fikri vardır. Adeta şehir insanının kendisidir Trabzonspor.

Eğer ki Trabzonspor en son maçta yenilmişse bir sonra ki maça kadar insanlar işlerine mutsuz gider. Moralleri sıfırdır. Onu ancak Trabzonspor'un başarısı mutlu edebilir. Eğer ki Trabzonspor son maçını kazanmışsa şehir insanı için her gün bayram havasında geçer. Onu hiç bir şey mutsuz edemez bu "Bir öğrencinin sınavdan aldığı kötü not bile olsa."
Trabzon insanı hırçındır. Haksızlığa karşı asla tahammül edemez. Sinirlerine kolay kolay hakim olamazlar ki bu da en basit bir kavga sebebidir.
Maç günü başkadır. Şehir halkı adeta kenetlenir. Rakip hiç önemli değildir. İster rakip Barcelona olsun isterse bir başka dünya devi. Tek amaçları vardır o da sadece takımının kazanmasında rol oynamak, o da nedir? Tezahürat! Taraftarın yaptıkları tezahürattan dolayı takıma ayrı bir güç gelir. Takım sadece kazanmayı hedefler. 61. Dakika şovu takımı ise taraftar için adeta bir görevdir taraftar için. Takımı ateşler, oyuncuların performansını arttırır. Tabi ki rakip oyuncuların psikolojisini kötü yerde etkiler, rakip oyuncu resmen o mahşer alanından bir an önce kurtulmak ister. 3-4 dakika boyunca oyundan düşerler, tabi hocaları bunun farkındadır. Kenardan en yüksek seste oyuncularına bağırır ancak nafile dikkatini kolay kolay toparlayamaz.
Taraftar takım ile ilgili her an her şeyi eleştirir ancak asla küs kalamaz hayatının biricik anlamı olan Trabzonsporla. Hayattan ancak Trabzonspor’un varlığını hissedebilince zevk alır, anlam kazanır hayatı. Aksi takdirde hayatının bir anlamı yoktur onun için bir değeri  yoktur  Trabzonsporsuz …

Marco Reus

Marco Reus, 31 Mayıs 1989 Almanya'nın Dortmund şehrinde dünyaya gelen milli futbolcu. Futbol hayatına 1994 yılında Post SV Dortmund'da başladı. Post SV Dortmund'da tam 2 yıl geçirdikten sonra ailesi evlerinden başka bir yere taşındıkları için Post SV Dortmund'dan ayrılmak zorunda kaldı. Futbolu çok sevdiği için futbol hayatını başka bir kulüpte geçirmek istediğini ailesine dile getirdi. Marco'nun ailesi tüm ailelere örnek olacak bir davranışta bulunarak oğlunun yanında bulundu ve hep ona destek çıktılar. Marco, çocukluk yıllarında çok çekingen olmasına rağmen ailesinin ona destek olması onun özgüveninin kazanmasına sebep oldu.
Marco 1996 yılında Borussia Dortmund'a top oynamaya başladı. Burada ki serüveni tam 10 yıl sürdü. Almanya'da alt-yapıya verilen önem Marco hızlı bir biçimde taktiksel anlamda çok şey kazandı ve yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Oynadığı mevki onun hem fiziksel hem de taktiksel yönden tam da Marco'nun oyun sitilini yansıtmaktaydı. Topa olan hakimiyeti, saha içinde yaptığı artislik hareketler, topa sert vuruşu Dortmund'da ki hocasının gözüne girmesine yetmişti. Hocası onun gelecekte çok konuşulan bir futbolcu olabileceğini, sadece fiziksel olarak kendini biraz daha geliştirmesi gerektiğini söylemişti. Ancak genç futbolcular ilk olarak fiziksel özellikler yerine, taktiksel zeka kazandırılmasından yanaydılar çünkü her zaman çalışarak iyi bir vücuda sahip olabileceğini ancak ilerleyen yaşlarda taktiksel olarak çok bir şey kazandırılamayacağının farkında olmaları tüm Alman futbolcuların dez avantajıydı. 10 yıl boyunca Borussia Dortmund forması giyen Marco 2006 yılında Rot Weiss Ahlen'e transferi gerçekleşti. Rot Weiss Ahlen U-18 takımına transfer olan ancak yeteneğinin farkına varan hocaları onu U-19'a geçmesine izin verirler. İlk yılında ofansif orta saha olarak beş maçta oynadı. İlk iki maçta bir gol attı. Ertesi yıl as takıma geçmeyi başardı. O sezon oynadığı 14 maçta iki gol attı. Sezon sonunda takımı 2.Bundesliga'ya çıkmayı başardı.
2008-09 sezonunda 19 yaşındayken profesyonel sözleşme imzaladı. Oynadığı 27 maçta dört gol attı. 5 Mayıs 2009'da Bundesliga ekiplerinden Borussia Mönchengladbach ile dört yıllık sözleşme imzaladı. Reus kulüpteki ilk golünü 28 Ağustos 2009'da FSV Mainz ile oynadıkları Bundesliga maçında tek başına 50 m koşarak attı. 2011-12 sezonunun başlarında Reus on iki maçta yedi gol attı. Gladbach ile olan sözleşmesini 2015'e kadar uzattı. 4 Ocak 2012'de 17.5 milyon € karşılığında Borussia Dortmund'a transfer oldu ve Temmuz 2017'ye kadar beş yıllık bir sözleşme imzaladı. Böylece altyapısında oynadığı Dortmund'a dönmüş oldu.
Toplan kariyeri boyunca 140 lig maçında, 41 gol, 24 asist. 11 Kupa maçında 4 gol, 3 asist yapmayı başardı.
İlk Milli maçına 11 Ağustos 2009'da 21 yaş altı takımındaki ilk maçına Türkiye karşısında çıktı. 6 Mayıs 2010'da A takıma çağırıldı. 14 Mayıs 2010'da yaptıkları Malta maçı ilk a milli maçı oldu.[9] 11 Mayıs 2010'da, Bayer Leverkusen maçındaki sakatlığı yüzünden kadrodan çıkarıldı. Oynadığı ilk a milli maçı ise 7 Ekim 2011'deki Türkiye maçı oldu.
UERO 2012 yarı final maçında Almanya-İtalya maçında Marco maça ilk 11'de çıksaydı belkide takımı final oynayabilecekti.

KARAKOLA DÜŞEN TS'LİYE KOMİSER NE DER ?

1990 yılında doğdu.
Adı Hatice Arslan. 
Manisalı Egede okuyor,
Beyazlarını giyip hemşire olacak…
***
Annesi Beşiktaşlı
Babası Fenerli
Babasına inat küçükken Galatasaray'ı tuttu.
Fakat o da kısa sürdü...
***
Aradığı takım İstanbul'u devirmeliydi…
Güçlülerin dünyasına karşı dik durmalıydı!
Trabzonsporla tanışması da böyle oldu…
Koyu bir Trabzonsporlu oldu.
Şimdi hiçbir maçını kaçırmıyor.
***
Hatta karakolluk olacak kadar!
Nasıl mı?
Fenerbahçe'nin kalemşörlüğünü yapıp her gün Trabzonspor taraftarlarını çileden çıkarıp tahrik eden Lube Ayar adlı zat, yine bir twitter ortamında döktürür…
Trabzonspor'a iftira atar…
Hatice'de dayanamaz!
Yazdıkları herşeye cevap verir..!
Takımına sahip çıkar.
***
Lube Ayar'a "Meydanı boş mu buldunuz" der…
Ve olanlar olur.
Şikeden 6,5 yıl hapis yiyenleri, adaletsizce emek çalanları savunurken, adalete sarılma ihtiyacı duyar…
"Bana Trabzonspor taraftarı hakaret etti" diyerek şikayetçi olur.
***
Hatica Nazilli'de karakola çağrıldı.
Buraya kadar bende "Aman işte… Yine renktaşımız karakolluk olmuş. Ne var ki bunda. Trabzonspor sevdası böyle birşeydir işte" deyiverdim…
***

Sonrasında...
Karakolda Hatice, "Trabzonspor'a ağır ithamlarda bulundu bende cevabını verdim" der…
Polislerin arasından bir komiser, "kızım sen Manisalısın ne işin var Trabzonspor'da?" diye sorar…
Verdiği cevap herkesin yüreğine oturur!'
"Ben" der "ben!"
"Trabzonlu değilim ama… Trabzonspor kadar onurlu, gururlu, şerefli bir takımın taraftarı olmaktan mutluyum. O'nu heryerde savurum"
…Komser dayanamaz bir anda, "Bravo sana…" dökülür ağzından…
***
Siz hangi dünya ülkesinde karakola düşmüş taraftarın bu denli şerefli karşılandığını gördünüz?
Büyüklükmü dediniz?
Alın size büyüklük…